Dişe flor uygulaması
Diş hekimliğinde ve diğer tıp bilimlerinde koruyucu hekimlik önem kazanmıştır. Diş hekimliğinde koruyucu öncelikle dişlerin çürümesini önlemek gelir. Dişleri çürüğe karşı dirençli bir hale getirmek için kullanılan en etkili malzeme FLUORİD’dir.
Diş çürükleri, her ülkenin başta gelen halk sağlığı problemlerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ağız-diş sağlığı hedeflerini 5-6 yaş arası çocukların %90’ında diş çürüğü olmaması; 12 yaşında çürük, çekilmiş ve restore edilmiş sürekli diş sayısının 1’den yüksek olmaması olarak belirlemiştir. Ülkemizde yapılan ağız-diş sağlığı durum analizinde 6 yaşında süt dişi çürük sıklığının %83; 12 yaşında çürük sıklığının ise %80’lerde olduğu görülmektedir. Bu durum DSÖ hedeflerine ne kadar uzak olduğumuzu göstermekte, dolayısıyla ülkemizde çürükten koruyucu önlemlerin uygulanmasının önemini ortaya koymaktadır.
Fluorid, yeryüzünde içme sularında, havada ve yiyeceklerde değişik konsantrasyonlarda bulunur. Sağlıklı bir kişinin et, balık, süt, yumurta, yağ, hamur ürünleri, çay, sebze, patates, meyve, şeker gibi yiyeceklerle günlük 0.3-0.7 mg fluorid aldığı bildirilmiştir. Fluorid iyonu, dişin mine dokusuna girerek çürüğün başlamasını önlemek ve yeni başlamış opak mine lezyonlarının remineralizasyonunu sağlamak amacıyla yapılan koruyucu uygulamalarda en yaygın kullanılan ve özellikleri en iyi bilinen bir eser elementtir. Fluorapatit olarak minede biriken fluorid minenin çözünürlüğünü azaltmakta, bakteriyel enzimleri inhibe etmekte ve asit oluşumunu önlemektedir. Fluorid ajanlarının hem başlangıç çürüklerinde hem de ikincil çürüklerde primer olarak lezyon gövdesinin remineralizasyonunu sağladığı bildirilmektedir. Çürükte remineralizasyonun başlaması için tükürükteki fluorid konsantrasyonunun 0,5 ppm F veya daha fazla olması gerektiği saptanmıştır. Yüzeyel fluorid uygulamalarının remineralizasyonu hızlandırdığı ve tamamlayıcı mineral uygulaması sağladığı görülmüştür
Fluoridin diş dokularının yanı sıra diş yüzeyinde biriken plak, tükürük ve yumuşak dokular tarafından da tutulduğu bildirilmektedir. Düşük konsantrasyondaki fluoridin mine yüzeyini geçerek remineralizasyonu gerçekleştirebildiği yani dişler üzerine depolanarak dişlerin yapısını güçlendirdiği ve bu sayede dişleri çürüğe karşı dirençli hale getirdiği kanıtlanmıştır.Yüksek konsantrasyonlardaki fluoridin uygulamaları protein ve bakterilerin mine yüzeyine birikimini engelleyerek çürük oluşumunu önlemektedir. Fluoridin yüzeyel etkisi ile yüzeydeki hidroksilapatit kristalleri iyonize olur ve açığa çıkan kalsiyum ile reaksiyona girerek diş yüzeyinde CaF2 tabakasını oluşturur. Bu tabaka, diş yüzeyinden uzaklaşmaz ve yavaş bir fluorid salınımı ile diş yüzeyinde sürekli bir koruma sağlamış olur. Yapılan bir çok çalışmada, minedeki fluorid konsantrasyonunun yüksek seviyelere ulaştığı durumlarda minenin çürüğe karşı yeterli direnci gösterebildiği kanıtlanmıştır. Diş çürüğünü önlemedeki yararlılığı kabul edilen fluoridin günümüzde diş hekimi tarafından uygulanan yüzeyel uygulamaları ön plana çıkmaktadır.
Düzenli diş fırçalanmasına rağmen çocuklarda diş çürüğü oluşabilir mi?
Çocuklarda
diş çürüğü daha kolay oluşur ve daha hızlı ilerler. Yapılan araştırmalar oluşan her 5 çürük lezyonundan 4’ünün arka azı dişlerin çiğneyici yüzeylerinde oluştuğunu göstermektedir. Bunun nedeni bu dişlerin yüzeylerindeki derin girintilerdir. Fırça kıllarının bu derin girintilerin tabanına kadar ulaşıp bu bölgeleri temizlemesi oldukça güçtür. Bu nedenle çocuklarda çürükten korunmada koruyucu uygulamaların yapılması büyük önem taşımaktadır.
Diş Hekimi İstanbul
Tel:+90(212)549 3474347