Arayüz Çürükleri
Diş Çürükleri
Dişin sert dokusunun zarar görmesi ile çürük bakterileri diş pulpasına ulaşır. Diş çürüdükçe sertliğini yitirir ve çukurlaşma oluşur.
Arayüz Çürükleri
İki diş arasından başlayan çürüklerdir. Gizli çürük olarak da bilinirler. Röntgen ile teşhis adilebilirler. Soğuk sıcak hassasiyeti de arayüz çürükleri için önemli bir tanı yöntemidir.
Arayüz çürüklerinin teşhisinde BİTE WİNG VEYA PERİAPİKAL radyografik muayene yöntemi kullanılır. Bu yöntemle, koruyucu yaklaşımla tedavi edilebilecek küçük arayüz lezyonlarının
teşhisi mümkün olmaktadır. Röntgen tüpünün açısındaki değişiklikler ve dişlerin kendi eğimi göz önüne alındığında, net olarak görülebilmektedir. Bu oran süt dişlerinde %80’dir.
Sapmalar, minedeki çürüğün dentine yansımasına, dolayısıyla yanlış pozitif teşhise neden olmaktadır. Bu nedenle, ayrıca, ısırtma radyografileri alınır. Ancak dikkatli bir klinik muayene gerekir. Böylelikle, çürük şüphesi olan bölgelerde. Eğer yüzey devamlılığı bozulmuşsa, kavitasyon varsa, genel koruyucu önlemlerin yanı sıra restoratif tedavi de gerekecektir.
Günümüzde, piyasada charge-coup-led device (CCD) veya “on storage phosphor plates” bulunmaktadır. Her iki sistem de arayüz ve oklüzal çürüklerin saptanmasında kullanılır. Arayüz dentin çürüklerinin tespiti zordur.
Oklüzal Çürükler
Dişin çiğneme yüzeyine oklüzal yüz denir. Oklüzal çürüklerin tanısı eskiden beri ışık, ayna ve sond kullanılarak yapılmıştır. Sondun fissürlerde dolaştırılması sırasında algılanan takılma hissi, çürük teşhisi için yeterliydi. Ancak, dişhekimleri arasında bu kriterin yorumlanması farklılıklar göstermektedir. Birçok araştırmacı, oklüzal çürüklerin sondla teşhisinin etkinliğini sorgulamaya başlamıştır. Bunun sonucunda, geleneksel klinik yöntemlerin oklüzal çürüklerin saptanmasında belirgin olarak düşük hassasiyete sahip olduğu da kanıtlanmıştır. Buna dayanarak, görsel dokunsal yöntemlerle yapılan muayenelerde fissürlerdeki remineralize olabilecek lezyonlara zarar verildiği de göz ardı edilmemelidir. Günümüzde daha modern teşhis yöntemleri mevcuttur.
Oklüzal yüzeyler için klinik muayenenin ayırıcılığı %90’ı aşmaktadır, yani sağlam yüzeyler daha sıklıkla doğru tespit edilmektedir.Bu sonuç, oklüzal çürük prevalansının düşük olduğu günümüzde daha da önem kazanmaktadır. Yeterli koruyucu uygulamalarla restore edilmeden yıllarca korunabilen yüzeyler, restoratif yöntemlerle tedavi edilmemelidir. Dentin çürüğü (D3) seviyesindeki hassasiyet, yani çürük yüzeylerin klinik muayene ile saptanabilmesi durumu, %12 ile %82 arasında değişmektedir. Klasik klinik yöntemlerin performanslarındaki belirgin farklar, oklüzal yüzeylerin farklı durumlarına bağlıdır.
Makroskobik olarak sağlam bir oklüzal yüzeye sahip dişteki dentin çürüğü günlük uygulamalarda kolay saptanamamaktadır. Ayrıca, makroskobik olarak sağlam bir oklüzal yüzeye sahip, fakat histolojik olarak dentin çürüğü bulunduran dişlerde çürüğün saptanabilme duyarlılığı en düşüktür. Bu fenomen “gizli çürük” olarak adlandırılan durum olup erişkinlerin %10-50’sinde görülmektedir. Bu tip çürüklerin doğru olarak teşhis edilmesi çok zordur.Böyle durumlarda çürük teşhisinde sond kullanımı yarar sağlamamaktadır. Açık çürük lezyonlarında, çürük saptama hassasiyeti %82’ye kadar yükselmektedir.
Öncelikle sağlam bir diş yüzeyinin (dişin iç kalibrasyonu) floresansını, daha sonra ise incelenecek bölgeyi değerlendirmeleri istenmiştir. Daha sonra aynı oturumda her ölçüm tekrarlanmıştır.
DlAGNOdent’in çürük saptamadaki yüksek performansı ile birlikte alınan sonuçların tekrarlanabilirliği, bu lazere dayanan yöntemin uzun dönemli çürük kontrolü için uygun olduğunu ve çürük aktivitesinin ve koruyucu yöntemlerin sonuçlarının değerlendirilmesi açısından yararlı olabileceğini göstermektedir. Cihazın potansiyel uygulaması operatif girişim gerektiren dentin lezyonlarının saptanmasının yanı sıra çürüğün koruyucu yöntemlerle tedavisini de kolaylaştırmaktadır.
Bir hastanın öncelikle sondsuz olarak bir ayna ve hava spreyi yardımı ile klinikte muayene edilmesi her zaman önerilmektedir. Kurutma işlemi ile dişteki çözülmeler görünür hale gelmektedir. Belli bir bölgenin durumu ile ilgili şüpheler varsa, yeni teşhis yöntemlerinden yararlanılmalıdır. Bu yaklaşım hekime, klinik muayenenin hızı ve ayırıcılığı ile yeni teşhis cihazlarının hassasiyetin birleştirme olanağını sağlamaktadır. Hiç bir olguda erken çürük belirtileri operatif girişime başlamak için bir endikasyor olmamalıdır. Buna ilaveten, yeni cihazlar nemi tolere ettiğinden, epidemiyolojik çalışmalar için de uygun olduğu söylenebilir, ancak bu çalışmalar için daha geniş kapsamlı araştırmalar gereklidir çünkü, ayırıcılık halen görsel muayenede elde edilen değerlerden düşüktür. Hangi olguda olursa olsun, cihaz kullanımında esas önemli olan DlAGNOdent’in değerlendirilen bölgelerde maksimum değer elde edinceye kadar eğimlendirilerek uygulanmasıdır.
Kök Çürükleri
Türkiye’de, diğer ülkelerde olduğu gibi, özellikle de gençlerde, koroner diş çürükleri belirgin olarak azalmıştır. Böylelikle gittikçe artan sayıda birey dişlerini yaşlılık dönemlerine kadar ağızlarında tutmaktadır. Azalan koroner çürüklere karşın, diş eti çekilmesi sonucu yaşlılarda kök yüzeyleri açığa çıkmakta ve dentin ile sement ağız ortamı ile doğrudan temasa geçmektedir.
Diş çürüğü nasıl anlaşılır? çürük tespiti ve diş dolgusu nasıl yapılır,diş dolgu fiyatları,
Çürük Tedavisi ve Fiyatları
Diş Hekimi Sertaç Kızılkaya diş çürüğü erken dönemde fark edilip tedavi edildiğinde kendi dişlerimizden farkı olmayacağını söyledi. İlerleyen diş çürüklerinde soğuk sıcak hassasiyeti ve ağrı gibi sorunlar görülür dedi. Bu nedenle ilerlemeden tedavi önemlidir. İlerleyen çürükleri kanal tedavisi ile kurtarılabildiğini belirtti.